07.12.2020, Pazartesi 10:50 0 Yorum | 69 Görüntülenme

#Dava Şartı|

 

#Dava Şartı|

  BELGE NO: 626

DAVA

:

#Bayilik Sözleşmesinin Erken Feshi Nedeniyle Sabit Yatırım Bedelinin Tahsili|

HUKUKİ TARTIŞMA

:

#Bayilik sözleşmesinin rekabet kurumu kararı ile süresinden önce sona ermesi nedeniyle sözleşme gereğince ödenen sabit yatırım bedelinden geçersiz süreye isabet eden miktarın tahsilinin talep edilip edilemeyeceği hususu|

İLGİLİ MEVZUAT

:

 

GÖREV

:

Asliye Ticaret Mahkemesi

İLGİLİ İÇTİHATLAR

:

Hukuk Genel Kurulu 2015/416 E. , 2015/2663 K.

AÇIKLAMALAR

:

#Davacı vekili, taraflar arasındaki imzalanan istasyonlu Bayilik Sözleşmesinin Rekabet Kurulu Kararları gereği sona ermesi nedeniyle, 15 yıl süre ile kurulan intifa hakkı kapsamında davalı tarafa yapılan kalıcı hizmet bedelleri olduğunu ileri sürerek, bu bedellerinin fazlaya ait hakkı saklı tutularak faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, yetki ve husumet itirazların da bulunmuş, haksız intifanın terkin edilmediğini, Edirne Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtıklarını, talep edilen sabit yatırım bedellerinin istenemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir.

Davacı yanın, istasyonlu bayilikle sözleşmesinin ve intifa hakkının 15 yıl süreceği düşüncesiyle yapılan ve Rekabet Kurulu Kararı gereğince sözleşmenin süresinden önce 18.09.2010 tarihinde feshinden sonra da davalı yanca kullanılmaya devam edilen kalıcı yatırım bedellerinden kalan sözleşme süresine tekabül eden bakiye bedelin tahsilini istemiş, 28.11.2011 tarihli dilekçesi ile de kalıcı yatırım bedellerinin nelere ilişkin olduğunu ayrıntılı olarak belirtilmiştir.

mahallinde yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile davacı yanca iddia edilen kalıcı yatırımların taşınmaz üzerinde yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise akdin feshinden sonra da davalı yanın aynı kalıcı yatımları kullanarak ticaretine devam edip etmediği, bir başka deyişle anılan kalıcı yatırımların taşınmaza değer katıp katmadığı tespit edilerek, şayet bu yatırımların taşınmaza değer kattığının yani davalı yanın yapılan kalıcı yatımları kullanarak ticaretine devam ettiğinin saptanması halinde, bunun davacı yanca talep edebileceği gözetilerek varılacak uygun sonuca göre, bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir…)

Dava, bayilik sözleşmesinin erken feshi nedeniyle sabit yatırım bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasındaki rekabet hukuku anlamındaki dikey anlaşmanın Rekabet Kurumunun tebliğ ve kararları doğrultusunda öngörülen zamandan önce 18.09.2010 tarihi itibariyle 2002/2 sayılı tebliğ ile öngörülen grup muafiyetinin dışında kalarak sonlandığını, müvekkilinin dikey ilişkinin intifa süresi sonuna kadar devam edileceğine inanarak bir kısım sabit yatırımlar yaptığını belirterek, yatırımlar için yapılan ödemelerin sözleşmenin geçersiz kalan bakiye süresine isabet eden kısmının dava tarihi itibariyle ÜFE ile amortisman uygulanarak güncellenmiş değeri olan 40.084,21 TL'nin 18.09.2010 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ve KDV’si ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin Rekabet Kurumu kararı ile geçersiz hale geldiğini, taşınmaz üzerinde tesis edilen intifa hakkının terkin edilmediğini, istasyona yapılan sabit yatırım bedelinin talep edilemeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin Rekabet Kurumu kararı ile süresinden önce sona ermesi nedeniyle sözleşme gereğince ödenen sabit yatırım bedelinden geçersiz süreye isabet eden miktarın tahsilinin talep edilip edilemeyeceği hususuna ilişkindir.

Davacının dava hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Bundan başka, davacının dava açmakta hukuki bir yararının bulunması gerekir; yani dava hakkı hukuki yarar ile sınırlıdır. Dava açmakta hukuki yararı olmayan kişi Devletin mahkemelerini gereksiz yere uğraştıramaz. Bu, hukuki korunma (himaye) ihtiyacı olarak da adlandırılmaktadır. Yani davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde, korumaya değer bir yararı olmalıdır.

Dava şartları medeni usul hukukuna ait bir kurum olup, amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır.

Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi).

Dava şartları dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan şartlardır. Buna davanın dinlenebilmesi şartları da denir.

Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür.

Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 114/h maddesinde, hukuki yarar açıkça dava şartları içerisinde sayılmıştır.

Davacının dava açmaktaki yararı hukuki olmalıdır: Hukuki yarar dava açıldığında var olmalıdır; ilerideki yarar yeterli değildir. Bu nedenle, muaccel olmayan alacak için dava açılamaz; açılırsa dava hukuki yarar yokluğundan (usulden) reddedilir.

Davacı eldeki dava ile taraflar arasındaki dikey anlaşmanın Rekabet Kurumunun 12.03.2009 tarihindeki genelgesi doğrultusunda; öngörülen süreden önce sonlandırılması nedeniyle, davacı lehine davalı şirketin taşınmaz kaydında tesis edilen intifa hakkı süresi nazara alınarak, davacı yanca yapılmış olan sabit yatırım bedelinin geçersiz kalan süreye isabet eden tutarının denkleştirici adalet ilkesine göre hesaplanacak güncellenmiş miktarının tahsilini talep edilmiştir.

Taşınmaz üzerindeki intifa hakkı davacı tarafından yargılamanın devamı sırasında 29.12.2011 tarihinde terkin edilmiştir. Bu durumda intifa hakkı terkin edilmeden sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak, davanın açılmayacağı zira her davanın açıldığı tarihteki koşullar gözetilerek erken açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yerel mahkemece, kalıcı teknik yatırımların sözleşme gereği olarak sözleşmenin süresine bakılmaksızın yapılması gereken yatırımlar olduğu bu nedenle de talep edilemeyeceği yönündeki gerekçesi doğru değil ise de davanın açıldığı tarih itibariyle, davanın reddine karar verilmesi doğrudur.|

 

 

Av. Halil ÖZYOLCU - Çukurambar, 1463. Cadde, No: 4/7, Çankaya/ANKARA – Tel: 312.2846063  Belge No: 626

Yorum yapabilmek için Giriş yap ya da Kayıt ol.

SON EKLENENLER

#Cismani Zarar|

#Cismani Zarar|

07.12.2020

BİZİ TAKİP EDİN

Twitter

Facebook

POPÜLER HABERLER