07.12.2020, Pazartesi 10:50 0 Yorum | 67 Görüntülenme

#Cismani Zarar|

 

#Cismani Zarar|

  BELGE NO: 627

DAVA

:

#Maddi Ve Manevi Tazminat|

HUKUKİ TARTIŞMA

:

#Bedensel zararın değişim ve gelişim gösterip göstermediği, başka bir anlatımla, maluliyetin kesinleşip kesinleşmediği ve buna bağlı olarak da iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunan 07.02.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle talep ettiği maddi tazminat yönünden zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği|

İLGİLİ MEVZUAT

:

 

GÖREV

:

İş Mahkemesi Sıfatıyla)

İLGİLİ İÇTİHATLAR

:

Hukuk Genel Kurulu 2014/2372 E. , 2017/379 K.

AÇIKLAMALAR

:

#Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Tavşanlı 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesince kısmen kabulüne dair verilen 18.02.2013 gün ve 2009/269 E.- 2013/358 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 22.10.2013 gün ve 2013/14713 E., 2013/18951 K. sayılı kararı ile;

2)Dava 20.10.2001 tarihinde meydana gelen iş kazasında % 51 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.

Davacı vekilinin 07.02.2013 tarihinde davasını kısmen ıslah ettiği, ıslahen artırılan miktarla ilgili olarak davalı tarafça süresinde zaman aşımı def’i inde bulunulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık bu tür davalarda T.B.K' nın 146.maddesi (B.K.’nun 125.md) gereğince uygulanmakta olan 10 yıllık zaman aşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

davacı tarafından 07.02.2013 tarihinde maddi tazminatın ıslahen artırılması üzerine, süresi içerisinde davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı definin kabul edilerek ıslahen istenilen miktarlara ilişkin tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, ıslahen istenilen miktarı da kapsar biçimde tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.

Davacı vekili müvekkilinin davalı şirketin Soma ilçesi Deniş bölümünde bulunan maden ocağında hafriyat şoförü olarak çalışmakta iken hafriyat dönüş yolunda 20.10.2001 tarihinde zeminin ıslak ve çamurlu olması sebebiyle kaza yaptığını iddia ederek, fazlaya dair her türlü hakkı saklı kalmak kaydıyla 40.000,00 TL manevi tazminatın ve 1.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan müştereken ve müteselsilsen tahsilini talep etmiştir.

Davalı ... San. Tic. A.Ş. vekili kazanın meydana gelmesinde bütün kusurun davacıda bulunduğunu, emniyette verdiği ifade de tüm kusurun kendisinde olduğunu beyan ettiği, davacının talep ettiği alacakların zamanaşımına uğradığını iddia ederek davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, işin esasına girilecekse talep edilen tazminatların çok fazla olduğunu ayrıca 07.02.2013 tarihli celsede davacı vekilinin ıslah talebini kabul etmediklerini, ıslahla talep edilen miktarın zamanaşımına uğradığını belirerek davanın reddine karar verilmesinin gerektiğini savunmuştur.

Davalı ... İnş. San. Tic. Ltd. Şti. vekili davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; bedensel zararın değişim ve gelişim gösterip göstermediği, başka bir anlatımla, maluliyetin kesinleşip kesinleşmediği ve buna bağlı olarak da iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunan davacının 07.02.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle talep ettiği maddi tazminat yönünden zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.

Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır.

bazı hallerde, gerek zararı doğuran eylem veya işlemin ne olduğu ve kim tarafından gerçekleştirildiği ve gerekse zararın kapsam ve miktarı aynı anda ve tam bir açıklıkla belirlenebilir. Böyle durumlarda, zarar görenin, uğradığı zararın varlığını, zarar verenin kim olduğunu, kapsam ve miktarının neden ibaret bulunduğunu öğrendiği andan itibaren zarar verenden bunun tazminini isteme hakkının doğacağı ve bu hakkına ilişkin yasal zamanaşımı süresinin de o tarihte başlayacağı açıktır. Bu bağlamda herhangi bir eylemden doğan zararın tümü bir birlik teşkil eder, birbiriyle ilgisi olmayan bağımsız zararların bir toplamı olarak görünmez dolayısıyla, zararın kapsamı ve tutarının belli olmaması zamanaşımının başlamasına engel oluşturmaz. Başka bir ifadeyle, zararın öğrenilmesi onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir.

Buna karşılık, ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık, “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler (zarardaki değişme) söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır.

gelişen durum” kavramı uygulamada çoğu kez yanlış anlaşıldığı şekilde, doğan zararın kapsamının zarar görence tam olarak öğrenilmesinin herhangi bir nedenle geciktiği (Örneğin, buna ilişkin bilirkişi raporunun geç alındığı) durumlara ilişkin olan, böylesi bir durumu ifade eden bir kavram değildir. Başka bir anlatımla, gelişen durum kavramı salt zarar doğuran işlem ya da eylemin sonuçlarının gelişmesini ve bu nedenle zarar görenin bu konularda bilgi sahibi olabilmesinin zorunlu olarak bu gelişmenin tamamlanacağı ana kadar gecikmesini ifade eder (Hukuk Genel Kurulu'nun 06.11.2002 gün ve 2002/4-882 E., 2002/874 K. sayılı kararı). Bu açıklamalar doğrultusunda somut olaya dönüldüğünde; gelişen bir durumun ya da müstakbel (gerçekleşecek- gelecek) bir zararın söz konusu olmadığı tüm dosya içeriğinden ve özellikle davacının maluliyetine ilişkin rapor ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumda dava konusu iş kazasının gerçekleştiği 20.10.2001 tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin hesaplanması gerekmektedir. Buradan varılacak sonuç itibariyle davacı vekilinin 07.02.2013 tarihinde ıslah dilekçesiyle talep etiği tazminat miktarları yönünden zamanaşımı gerçekleştiğinden bu talepleri yönünden reddine karar verilmesi gerekmektedir.

Dava; iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı, 20.10.2001 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sol bacağındaki yaralanma nedeniyle 5 tanesi ağır olmak üzere 11 kez ameliyat olduğunu, raporlu durumu halen devam ettiğinden sakatlık oranının henüz belli olmadığını, fazla hakları saklı tutularak, 1.000,00TL maddi tazminat ile 40.000,00TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsilini istemiştir.

Davacı 07.02.2013 ıslah dilekçesiyle, 1.000,00TL maddi tazminat isteğini, 18.497,75 TL artırarak 19.497,75 TL maddi tazminat talep etmiş, davalı ıslahla artırılan maddi tazminata karşı zamanaşımı definde bulunmuştur.

Uyuşmazlık, ıslah ile talep edilen tazminat yönünden zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği ne ilişkindir.

Kısmi davada davacı, saklı tuttuğu fazlaya ilişkin haklarını, ek dava ile isteyebileceği gibi, aynı davada ıslah dilekçesi verip harçlandırarak da maddi tazminat talebini artırabilir.

kısmi dava açılması halinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu edilen miktarı için kesilir.(HGK 03.07.2002 gün ve 2002/9-564 Esas, K. 564, 09.10.2002 gün ve 2002/9-809 Esas, K.802 K., 06.03.2013 gün ve 2012/4-824 Esas, K.2013/305 sayılı ilamları) Kısmi davada, dava edilmeyen alacak miktarı için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olması ek tazminat yönünden zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir.( Baki Kuru, HMUK, altıncı cilt.II S:1541, Hakan Pekcanıtez / OĞuz Atalay/ Muhammet Özekes , Medeni usul Hukuku, 12. baskı, S.321)

Dava konusu zarar ,haksız eylem olarak nitelenen iş kazası sonucu doğmuştur,

818 sayılı Borçlar Kanununun m.60 ve ayni yönde düzenleme getiren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 72. maddesinde, haksız eyleme dayalı tazminat davalarında zaman aşımı süresinin, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrenme tarihinden başlayacağı hüküm altına alınmıştır.

zaman aşımı süresinin tespitinde, zarar ve zararın öğrenilme tarihinin önemi açıktır. Öncelikle bu kavramlar üzerinde durulmalıdır. Zararın öğrenilmesi, zarar verici olayın değil, zararın varlığı, niteliği, unsurları ve kapsamının kesin olarak bilinmesi demektir. Zarar verici eylemin sonuçları ve zarar tam olarak ortaya çıkmadıkça zarar görenin zararı öğrendiğinden söz edilemez.

Haksız eylem sona ermiş ancak henüz zarar tamamlanmamışsa başka bir değişle zararın kapsamı gelişen bir durumdan ileri geliyorsa, zararın kapsamı, dönüşümlü veya dönüşümsüz, düzenli veya düzensiz gelişen bir duruma bağlıysa zamanaşımı gelişmenin bitmesinden önce başlamaz. Zarar görenin, haksız eylemin sonuçlarının akışını ve zararın son durumunu değerlendire bilmesi için belirli bir sürenin geçmesi gerekecektir. Özellikle, tıbbi tedavi ve geçici veya sürekli çalışma gücü kaybında durum böyledir. (İsviçre Fedaral Mahkemesinin 15.11.1963 günlü ve 19.11.1963 günlü kararları.)

Haksız eylem sonucu vücüt bütünlüğünün ihlaline ilşkin zararlarda, zarar gören kişinin kısa sürede dava açabilmesi oldukça güçtür. Zira, haksız eylemin vücutta oluşturduğu tahribat veya sakatlık, belli bir tedaviden sonra hekimin zarar gören hakkında hazırlayacağı raporlar ile açıklığa kavuşacaktır. O halde böyle bir durumdan dolayı dava açacak olan kişinin “zarar”ı öğrenmesi, zarara (sakatlığa) ilişkin rapor hakkında bilgi sahibi olmasıyla mümkündür. Dolayısıyla zamanaşımı da bu tarihten itibaren başlayacaktır. ( Mehmet Akif Tutumlu, Türk Borçlar Hukukunda zamanaşımı ve uygulaması, s.241)

Vücut bütünlüğünün ihlaline ilişkin zararda zamanaşımı süresiyle ilgili, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 07.02.1989T, E.1989/11103,K.1989/1026 sayılı kararında, “ Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar, ancak bakım ve tedavi sonucu düzenlenen hekim raporu ile bir açıklığa kavuşur. Zararın mahiyeti ve şümulü aşamasından, mutlaka haksız eylem tarihinden itibaren bir yıl içinde dava açılması gerektiği yolundaki bir görüş, Borçlar Kanununun 60. maddesinin “ zararı öğrenme” kavramına uygun düşmez. Bu nedenledir ki, İsviçre Federal Mahkemesi gibi, Yargıtay'da vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararlarda bir yıllık zamanaşımı süresinin ancak kesin teşhisten, özellikle sürekli sakatlığa ilişkin kesin raporun öğrenilmesinden sonra işlemeye başlayacağını kabul etmektedir.”, görüşünü benimsemiş , aynı yöndeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.02.1990 T, E.1990/654, K.1990/65 sayılı kararında da “ Gelişen cismani zararlarda, süre; gelişmenin sona erdiği ve buna ilişkin kesin raporun verildiği tarihten itibaren başlar.” hükmü ile kesin rapordan sonra zamanaşımının başlayacağı kabul edilmiştir.

Yargıtay'ın belirtilen kararlarına göre, soyut öğrenme, kesin bir bilgi edinememe ve zararın unsurlarını (örneğin sakatlık derecesi yada ne gibi beden rahatsızlığı oluştuğu) bilememe durumunda zarar ve sonuçları öğrenilmiş sayılamaz. Bu gibi durumlarda da, zamanaşımı kesin öğrenmeden sonra başlamalıdır. Aksi takdirde gerçek zarar karşılanmamış ve hak kaybına sebebiyet verilmiş olacaktır.

Sosyal Güvenlik Kurulu Başkanlığı, Maluliyet ve sağlık Kurulunun 16.03.2011 tarih, 2011/1043 sayılı raporunda, “ sigortalının 20.10.2001 tarihinde geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle maluliyet oranının % 51 olduğuna, başka birinin sürekli bakımına muhtaç olmadığına ve 01.10. 2011 tarihinde kontrol muayenesi gerektiği” belirtilmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurulu Başkanlığı, Maluliyet ve sağlık Kurulunun 01.10.2011 günlü davacıyı muayenesi sonucu düzenlediği 03.10.2011 tarihli raporda, “daha önce tespit edilen %51 maluliyet derecesinde bir değişiklik olmadığı, yardıma muhtaç durumda olmadığı, 01.12.2013 tarihinde kontrol muayenesi gerektiği” bildirilmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurulu Başkanlığı, Maluliyet ve Sağlık Kurulunun, 12.09.2012 tarih, 2011/1043 sayılı son raporunda, “sigortalının 20.10.2001 tarihinde geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle maluliyet oranının %51 olduğuna, başka birinin sürekli bakımına muhtaç olmadığına ve kontrol muayenesi gerekmediğine” karar verildiği tespit edilmiştir.

Kontrol muayeneleri bittikten sonra alınan 18.01.2013 tarihli bilirkişi raporunda,” davacının doğum tarihi, kaza tarihi ve bu tarihteki yaşı ile Yüksek Sağlık Kurulunun 12.09.2012 tarihli kontrol muayenesi gerekmediği ve kesinleşmiş maluliyet oranı %51'e göre, sürekli iş görmezlik tazminatının 32.504,26 TL olduğu” belirtilmiştir.

Belirtilen ilkeler, açıklamalar ve olgular birlikte değerlendirildiğinde; kontrol muayenelerinin 12.09.2012 tarihine kadar devam etmesi gelişen bir durum olup bu tarihte yapılan muayene sonucu, kontrol muayenesi gerekmediği ve kesin maluliyet oranının %51 olduğuna ilişkin son rapor ile gelişen durum sona ermiştir. Gerçek zarar ise 18.01.2013 tarihli hesap bilirkişi raporu ile öğrenilmiştir, Bu durumda, Borçlar Kanunu 60 maddesinde düzenlenen bir yıllık zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren hesaplanması gerektiği ve 07.02.2013 tarihinde maddi tazminatın ıslahının zamanaşımı süresi içinde yapıldığının kabulü gerekir..

mahkemece, davacının maddi tazminata yönelik ıslahının süresinde yapıldığının kabulüyle maddi tazminat talebini ıslah edilen miktar esas alınarak kabulüne karar verilmesinin doğru olduğu ve hükmün onanması gerektiği görüşünde olduğumdan,Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun çoğunluğun, maddi tazminatın ıslahla artırılan kısmının reddi gerektiği yönündeki bozma kararına katılamıyorum.||

 

 

Av. Halil ÖZYOLCU - Çukurambar, 1463. Cadde, No: 4/7, Çankaya/ANKARA – Tel: 312.2846063  Belge No: 627

Yorum yapabilmek için Giriş yap ya da Kayıt ol.

SON EKLENENLER

#Cismani Zarar|

#Cismani Zarar|

07.12.2020

BİZİ TAKİP EDİN

Twitter

Facebook

POPÜLER HABERLER