07.12.2020, Pazartesi 10:46 0 Yorum | 58 Görüntülenme

#Aval|

 

#Aval|

  BELGE NO: 615

DAVA

:

#menfi tespit|

HUKUKİ TARTIŞMA

:

#Aval kavramı|

İLGİLİ MEVZUAT

:

 

GÖREV

:

Asliye Ticaret Mahkemesi

İLGİLİ İÇTİHATLAR

:

Hukuk Genel Kurulu 2017/812 E. , 2018/756 K.

AÇIKLAMALAR

:

#Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 03.07.2013 gün ve 2013/36 E., 2013/327 K. sayılı karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 21.01.2014 gün ve 2013/16983 E., 2014/1581 K. sayılı kararı ile,

Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine Ankara 7. İcra Müdürlüğü' nün 2012/19836 sayılı dosyasından bonoya dayalı olarak icra takibi başlattığını, takibe konu edilen senette dava dışı İnş.San.ve Tic.A.Ş.' ye ait iki adet kaşenin üzerinde şirket yetkilisi olan müvekkiline ait iki adet imzanın bulunduğunu, davalı yanın kötüniyetli olarak, müvekkilinin açığa attığı bir imza söz konusu değilken şahsen borçlandırmak amacıyla müvekkiline de ödeme emri gönderdiğini beyanla, söz konusu takip dosyasından dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve davalı aleyhine %40 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, icra takibine konu edilen senet üzerinde iki adet kaşe ve üzerinde 2 adet imzanın olduğunu, ayrıca en üstte açık ve net olarak davacının isminin yanında kendi elyazısıyla T.C. kimlik numarasının yazılı olduğunu, ismin altına adres olarak şirket kaşesinin basıldığını, en alttaki imzanın açığa atılı olduğunu, davacının mal alırken de bu borcun borçlusunun kendisi olduğunu ve ödeyeceğini beyan ettiğini beyanla, davanın reddine ve davacı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

Dava menfi tespit istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkili hakkında icra takibi başlatıldığını, takibe konu 35.000,00 TL bedelli senette, dava dışı ...İnş. San. ve Tic. A.Ş.' ye ait iki adet kaşenin üzerinde şirket yetkilisi olan müvekkiline ait iki adet imzanın bulunduğunu, davalının kötü niyetli olarak müvekkilinin açığa attığı bir imza olmadığı hâlde müvekkilini de borçlandırmak amacıyla icra takibinde müvekkilinin de borçlu olarak gösterilerek ödeme emri gönderildiğini, her iki imzanın da keşideci sıfatı ile şirket kaşesi üzerine atıldığını, atılan ikinci imzanın aval niteliğinde olmadığını ileri sürerek müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, icra takibine konu edilen senet üzerinde iki adet şirket kaşesi ve iki adet imzanın bulunduğunu, ayrıca senette davacının isminin yanında kendi el yazısıyla T.C. kimlik numarasının da yazılı olup, davacının isminin altına adres olarak şirket kaşesinin basıldığını, en alttaki imzanın açığa atılı olduğunu, davacının malın teslim edilmediği yönünde iddiasının da bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda icra takibine konu senetten kaynaklanan borç nedeniyle davacının aval veren sıfatı ile sorumlu olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle, aval kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.

Aval, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 700. maddesine göre poliçede yazılı bulunan borcun kısmen veya tamamen teminat altına alınmasını sağlayan bir nevi kefalettir. Bu kefaleti veren şahsa, aval veren denir (Bozer A. / Göle C.: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2017, s. 161).

Avalin ne şekilde verileceği TTK’nın 701/1 maddesinde açıklanmıştır. Buna göre aval şerhi, ancak poliçe "veya alonj üzerine yazılmasıyla mümkün olur. Aval "aval içindir" veya bununla eş anlamlı başka bir " ibareyle ifade edilir ve aval veren kişi tarafından imzalanır (TTK. m. 701/2). Kambiyo senedinden doğan sorumluluğun temini amacıyla, doğal olarak bu teminatın esas alacakla birlikte devredilmesini gerektirir; kambiyo senedini ciro yoluyla devralacak kimsenin de bunu görebilmesi lazımdır (Sengir, T.: Aval Hukuku, Ankara 1967, s.10). Kambiyo senedi dışında verilmiş bir teminatın, aval olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.

TTK’nın 700/2. maddesine göre aval, üçüncü bir kişi veya poliçede imzası bulunan başka bir kişi tarafından da verilebilir. Bu şekilde poliçe borçlularından biri lehine aval verilmek suretiyle poliçenin ödenmesi güvence altına alınacağından o poliçenin tedavülü kolaylaştırılmış olur ( Bozer A. / Göle C., s. 161 ).

TTK’nın 701/4 maddesine göre, avalin kimin için verildiği belirtilmemişse, keşideci için verildiğinin kabulü gerekir.

Poliçenin yüzüne, muhatabın veya keşidecinin imzaları hariç olmak üzere atılan her imza da aval hükmündedir (TTK m. 701/3). Buna göre bononun geçerli olması için tek imza yeterlidir ve senet ön yüzüne atılan ikinci imza aval şerhi sayılır. Ne var ki, poliçenin ön yüzüne keşideci tarafından iki imza atılmış olsa dahi, bu imzalar TTK’nın 700. maddesine göre aval olarak kabul edilemez. Ancak, keşideciden başka bir kişi tarafından aval veya benzeri sözler kullanılarak imzalanmışsa aval olarak sayılır.

Keşidecinin el yazısıyla atılmış imzasının senedin ön yüzünde ve senet metninin altında bulunması gereklidir. Kanunen keşidecinin imzası yeterli olmakla birlikte keşidecinin kim olduğunun tespiti ve özellikle keşidecinin tüzel kişi olması durumunda keşideci unvanının poliçede yer alması, poliçenin kim tarafından verildiğinin tespiti bakımından önemlidir. Zira, poliçede imzası bulunanın borçlu olarak mı yoksa bir başka kişi adına temsilen veya vekaleten mi poliçeyi imzalamış olup olmadığının tespiti ancak ad ve soyadı veya unvan ile sıfatın belirtilmiş olması ile mümkündür.

Poliçe borçlusunun tüzel kişi olması hâlinde, yetki belgesinde şirketi temsile yetkili şahısların poliçeyi imzalamış olmasına ve usulünce kaşe basılmış olmasına dikkat edilmelidir. Bu durumda, poliçeden doğan sorumluluk doğrudan doğruya temsil edilen tüzel kişiye aittir.

şirket yetkilisi tarafından da olsa senede atılan ikinci imza, şirket kaşesi olmadan atılmış ise, burada keşideci sıfatı söz konusu olmayacağından, bu imza aval olarak kabul edilir ve bu imza sahibi borçtan şahsen sorumlu olur.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 04.04.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.|

 

 

Av. Halil ÖZYOLCU - Çukurambar, 1463. Cadde, No: 4/7, Çankaya/ANKARA – Tel: 312.2846063  Belge No: 615

Yorum yapabilmek için Giriş yap ya da Kayıt ol.

SON EKLENENLER

#Cismani Zarar|

#Cismani Zarar|

07.12.2020

BİZİ TAKİP EDİN

Twitter

Facebook

POPÜLER HABERLER