HAK ARAMA TÜM KATEGORİLER

TÜM KATEGORİLER İÇİN TIKLAYINIZ
18.09.2020, Cuma 12:38

Anayasa Mahkemesi'ne Bireysel Başvuru Konuları

1. Bireysel Başvuruya Konu Haklar:

Anayasa’daki tüm haklar bakımından bireysel başvuru tanınmamış olup bu yola konu edilebilecek haklara yönelik Anayasa’da sınırlamaya gidilmiştir. Bu bağlamda Anayasa’nın 148/3-4-5. fıkrasında bireysel başvuru konusu haklar Anayasa ve AİHS’ne atıfta bulunarak tanımlanmıştır:

Anayasa'nın 148/3. Maddesi'nde;

"(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/18 md.) Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

Anayasa'nın 148/4. Maddesi'nde;

"(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/18 md.) Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."

Anayasa'nın 148/5. Maddesi'nde;

"(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/18 md.) Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir."

hükümlerine yer verilmiştir.

Bireysel başvurunun yalnızca Anayasa’daki hak ve özgürlüklerden sadece AİHS’te yer alanlar olarak sınırlandırılması Anayasa koyucunun bilinçli bir tercihinin ürünüdür.

Başvuruya konu haklar tespit edilirken Anayasa ve AİHS metinlerinde kapsam itibarıyla örtüşen haklar dikkate alınabilecektir. Ancak AYM’nin bireysel başvuruları incelerken yalnız AİHS metni ile yetinmesi mümkün olmayıp, Sözleşme’nin yaşayan bir belge olarak anılmasına neden olan AİHM içtihadını da dikkate alması gerekir. Buna karşılık AYM ölçü norm olarak AİHS’ni değil, Anayasa’yı almak durumundadır. Dolayısıyla bireysel başvuru konusu hakların AİHM içtihadındaki gelişmeler doğrultusunda zaman içinde genişlemesi, bu gün için konu bakımından kapsam dışı olarak değerlendirilebilecek bir kısım anayasal hakların bu kapsama girmesi
mümkündür.

Anayasa’daki formülden bu hakların belirlenmesinde, her bir hakkı düzenleyen maddenin kenar başlığına bakmak yeterli olmayıp ayrıca bir içerik değerlendirmesi yapılması da zorunludur. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru konusu hakların tespiti açısından AİHM içtihadının izlenmesi önem taşımaktadır. 

Bireysel başvuru konularını oluşturan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınmış temel hak ve özgürlükler:

İnsan Haklarına Saygı Yükümlülüğü (1. Madde)

Yaşama Hakkı (2. Madde)

Kölelik ve Zorla Çalıştırma Yasağı (4.Madde)

Özgürlük ve Güvenlik Hakkı (5. Madde)

Adil Yargılanma Hakkı (6. Madde)

Cezaların Kanuniliği (7.Madde)

Özel Hayatın ve Aile Hayatının Korunması (8. Madde)

Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü (9. Madde)

Toplantı ve Dernek Kurma Özgürlüğü (11. Madde)

Etkili Başvuru Hakkı (13.Madde)

Ayrımcılık Yasağı (14. Madde ve 12 No'lu Protokol 1. Madde)

Olağanüstü Hallerde Yükümlülükleri Askıya Alma (15. Madde)

Hakları Kötüye Kullanma Yasağı (17. Madde)

Hakların Kısıtlanmasının Sınırları (18. Madde)

Mülkiyetin Korunması (1 No'lu Protokol 1.Madde)

Eğitim Hakkı (1 No'lu Protokol 2.Madde)

Serbest Seçim Hakkı (1 No'lu Protokol 3. Madde)

Yabancıların Topluca Sınırdışı Edilmesi Yasağı (4 No'lu Protokol 4. Madde)

Aynı Suçtan İki Kez Yargılanmama ve Cezalandırılmama Hakkı (7 No'lu Protokol 4. Madde)


2. Bireysel Başvuruya Konu Edilemeyen Kamu Gücü İşlemleri:

Kural olarak bütün kamu gücü işlemlerine karşı bireysel başvuruda bulunulabilmekle birlikte anayasa koyucu bazı kamu gücü tasarruflarının temel hak ihlaline yol açtığı iddiasıyla bireysel başvuru konusu yapılmasının önünü kapatmıştır.
Kanun’un 45. maddesinin (3) numaralı fıkrasındaki hükme göre
bireysel başvuru konusu yapılamayacak kamu gücü işlemleri şunlardır:

(1) Anayasa Mahkemesi kararları ile Anayasanın yargı denetimi dışında
bıraktığı işlemler (kategorik engel):

Bu hüküm doğrultusunda AYM kararları ile Anayasa’da yargı denetimi dışında bırakılmış olan işlemler aleyhine hiçbir şekilde bireysel başvuru yapılamaz. AYM kararları açısından Anayasa Mahkemesinin yaptığı denetimin türünün bir önemi bulunmamaktadır. AYM tarafından söz konusu karar, ister Yüce Divan sıfatıyla hareket ederken, isterse siyasi partilerin anayasallık ya da malî denetimi çerçevesinde verilmiş olsun bu konunun bireysel başvuru yoluyla yeniden AYM önüne taşınması mümkün değildir.

Öte yandan Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler, Yüksek
Askeri Şuranın terfi işlemleri, kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma
işlemleri ile HSYK’nın meslekten çıkarma cezası dışındaki kararları gibi
Anayasa’da açıkça yargı denetimi dışında bırakılmış olan işlemlere karşı da
bireysel başvuru mümkün bulunmamaktadır.

(2) Yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler (göreli engel):

Yasama işlemleri (kanun, içtüzük vb.) ile idarenin düzenleyici işlemleri (tüzük, yönetmelik vb.) doğrudan bireysel başvuruya konu edilemez. Ancak potansiyel mağdur kavramı bağlamında Mahkemenin başvurucunun durumunu değerlendirmek suretiyle bu durumda dahi başvuruyu inceleme kararı alabileceği dikkate alınmalıdır. Bunun yanında yasama işlemi ve düzenleyici işlemlere karşı bireysel başvuru yapılamayacağı prensibi, bu nitelikteki soyut kamu gücü işleminin bireye uygulanması ve bunun da hak ihlaline yol açması hâlinde söz konusu uygulama işlemine karşı bireysel başvuru yapılmasına engel oluşturmayacağı açıktır.

3) Zaman Bakımından Yetki (ratione temporis):

Anayasa Mahkemesinin hangi tarih itibarıyla gerçekleşen kamu gücü ihlallerine karşı bireysel başvuruları inceleme yetkisinin bulunduğu sorunu, zaman bakımından yetki kapsamında incelenmesi gereken bir husustur.

Bireysel başvuru kurumu hukuk sistemimiz açısından yeni bir hak arama yolu olup, bireylerin, hangi tarihten sonra meydana gelen kamu gücü işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle bu yolu kullanabilecekleri başlangıçta önemli bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Bu konudaki düzenleme Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrasında yer almakta olup buna göre “Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.” Bu düzenleme doğrultusunda Mahkemenin bireysel başvurularda zaman yönünden yetkisi, 23/9/2012 tarihinden sonra “kesinleşen nihai işlem ve kararlar”a karşı yapılan başvurular bakımından söz konusudur.

Mahkemenin zaman bakımından yetkisinin başladığı kritik tarih olan 23/9/2012 gününden önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular Mahkemece zaman yönünden yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez bulunmaktadır29. Kanun’un anılan düzenlemesinden çıkan bir diğer sonuç ise bir bireysel başvurunun Mahkemenin zaman yönünden yetkisi içinde görülebilmesi için kriter olarak, kesinleşen nihai işlem veya karara konu olan ve maddi anlamda bir anayasal hakkı ihlal ettiği ileri sürülen “olayın tarihi”nin değil, bu olay üzerine başvuru yolları tüketildikten sonra ulaşılan nihai işlem ve kararın tarihinin esas alındığıdır. Bu yönüyle zaman bakımından yetki kriteri, Anayasa Mahkemesi ile AİHM açısından farklılık arzetmektedir. Bilindiği üzere bireysel başvuru bakımından AİHM’in zaman bakımından yetkisini belirleyen kritik tarih, ihlale konu edilen olayın meydana geldiği tarihtir. Buna karşılık Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru bağlamında ihlale konu kamu gücü eylem ya da işlemi konusundaki nihai işlem ya da karar tarihi esas alınmaktadır. Başka bir deyişle bireyin anayasal hakkına yönelik müdahalenin (olay) ne kadar eski bir tarihte gerçekleşmiş olduğuna bakılmaksızın, bu konudaki duruma göre idari ya da yargısal nihai işlem veya kararın tarihi 23/9/2012 tarihinden sonra olması durumunda, bu kamu gücü işlemi Mahkemenin zaman yönünden yetki sınırı içinde yer almaktadır. Bu nedenle temel hak ihlaline konu olan kamu gücü işleminin
23/9/2012 tarihinden önce başladığı ancak ihlalin anılan tarihten sonra da devam ettiği yani “devam eden ihlal”in söz konusu olduğu durumda da başvurunun Mahkemenin zaman bakımından yetkisi kapsamında bulunduğu kabul edilmektedir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda Mahkeme, olayın 23/9/2012 tarihinden sonraki bölümüne yönelik inceleme yaparken olayın 23/9/2012 tarihinden öncesini de göz önünde tutabilir. Burada Anayasa Mahkemesinin, AİHM’nin zaman bakımından yetki konusundaki yaklaşımında olduğu gibi ihlalin var olup olmadığını tespit ederken geçmiş dönemi de dikkate alması gerekir. Örneğin uzun tutukluluk ya da uzun yargılama şikayetiyle ilgili başvurularda 23/9/2012 tarihinden öncesinde
geçen süreler sürenin uzun olup olmadığının tespiti bakımından göz önünde
tutulur.

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruları almaya başladığı 23/9/2012 tarihinden itibaren geçmiş dönemlerde sonuçlanıp kesinleşmiş kamusal işlemlere ilişkin olarak pek çok bireysel başvuru yapılmıştır. Bu konudaki başvuruları inceleyen Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurulara ilişkin zaman bakımından yetkisini belirleyen içtihadını ortaya koymuştur. Buna göre başvuru yollarının 23/9/2012 tarihinden önce tüketilmesi, bu nitelikteki bir başvurunun zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle reddi için yeterlidir.

Başvurucuların daha önceki bir tarihte başvuru yolları tüketilmiş bir işlem aleyhine, ilgili işleme ilişkin tebligat daha sonraki bir tarihte yapılmış ve sonraki bir dönemde işlemden haberdar edilmiş olunması dahi durumu değiştirmez. Aynı şekilde zaman bakımından yetki için kritik tarih olan 23/9/2012 tarihinden önceki dönemde başvuru yolları tüketilen bir işleme ilişkin bu tarihten sonra çeşitli nedenlerle kesinleşme şerhi verilmesi de bir önem ifade etmemektedir. Bu bağlamda 23/9/2012 tarihinden önce sonuçlanmış kamu gücü işlemlerine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru AİHM bağlamında etkisiz bir yol olup, ilgililerin bu işlemler aleyhine AYM’ye değil doğrudan AİHM’e başvurmaları gerekmektedir.

4) Yer Bakımından Yetki (ratione loci):

Türk kamu gücünün yer itibarıyla nerede meydana gelen işlem, eylem ya da ihmalleri nedeniyle bireysel başvuru yolunun kullanılabileceği sorunu, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru bağlamında yetkisiyle doğrudan ilişkilidir. Anayasa Mahkemesi, yalnızca Türk kamu gücü işlem, eylem ya da ihmalinden kaynaklanan hak ihlallerinin konu edildiği bireysel başvuruları incelemeye yetkilidir. Aynı zamanda söz konusu kamu gücü işleminin Türkiye Cumhuriyetinin egemenlik yetkisini kullandığı coğrafi alanda meydana gelmiş olması da gerekmektedir33. Diğer yandan temel kurala göre Mahkemenin yetki alanı, Türk Devletinin ülkesi içindeki kamu gücü işlem, eylem ve ihmallerinin bir hakkı ihlal ettiği iddialarını kapsamakla birlikte Mahkemenin, içtihadıyla Türk kamu gücünün sınır ötesi operasyonları çerçevesinde meydana gelebilecek hak ihlalleri34 ile ‘etkili kontrolü’ altında bulunan ülke dışındaki yerlerdeki tasarrufları nedeniyle ileri sürülen ihlal iddiaları konusunda da yargı yetkisini kullanması mümkün olabilir.

Devletin egemenlik yetkisini kullandığı coğrafi alanlar dışında meydana gelen ve Türk kamu gücüne isnadı mümkün bulunmayan olaylara dayanan başvurular, yer yönünden yetkisizlik gerekçesiyle kabul edilemez bulunur. (Kanun 45/1, 48/1). Bu kapsamda, Fransa hükümetinin kendi ülkesinden emeklilik hakkı kazanan Türk vatandaşının emekli maaşlarında kesintiye gitmesi nedeniyle yapılan bireysel başvuru yer bakımından yetkisizlik gerekçesiyle kabul edilemez bulunmuştur.